Otizm ve Toksinler.
Bilim adamları fetal gelişim sürecinde otizm ile toksik kimyasalların bağlantılı olduğunu ortaya koydu.
Otizmin nedeni halen bilinmemektedir, ama artık sebebini bulmaya daha yakınız… Chicago Üniversitesi’ nden bilim adamları, PLOS Hesaplamalı Biyoloji dergisinde yayınlanan yeni bir çalışmada otizm ve zihinsel engelli (ID) oranlarının anne karnında gelişim sırasında zararlı çevresel faktörlere maruz kalma ile bağlantılı olduğunu ortaya çıkardı.
Özellikle hamileliğin bazı hassas dönemlerinde fetüs, plastikleştiriciler, reçeteli ilaçlar, çevresel pestisit ve diğer bazı şeyler gibi bir dizi küçük moleküllü maddelere karşı çok korunmasız kalmaktadır. Bu küçük moleküller hamilelikte normal gelişimi engelleyebilir. Ülke genelinde erkeklerde genital konjenital malformasyonların oranı ile Otizm arasında çok güçlü bir şekilde ilişkili görünmektedir; bu çevresel yükün bir göstergesidir ve etkisi şaşırtıcı derecede kuvvetlidir. Otizm için en güçlü belirleyicilerin, çevre ve erkeklerde üreme sistemi üzerinde konjenital malformasyonlar olduğu görülmektedir. “(1) Andrey Rzhetsky, Chicago Üniversitesi – Genetik Tıp ve İnsan Genetiği Profesörü
Bu ekip, ABD nüfusunun üçte birinden fazlasını kapsadığı verileri analiz etti. Tek tek devletlerin ve 2100’den fazla ilçelerin verileri kullanıldı. Fetüsler, özellikle erkek fetüsleri, çevresel kurşun, ilaçlar ve böcek ilaçları, civa ve diğer sentetik molekülleri gibi geniş bir yelpazede bulunan toksinlere karşı çok duyarlı olduğu görüldü. Gelişiminin kritik aşamalarında bu toksinlere maruz kalınması, konjenital üreme malformasyonlarının büyük bir kısmını açıklamada etkili olduğu görüldü.
Province – St. John Çevresel Tıp Uzmanı Dr. Harbut şöyle demiştir. “Bu gerçekten çok önemli bir çalışma olup otizmin önlenmesi için bu sonuçlara bakarak, tıbbi, bilimsel topluluklar ve hükümet harekete geçmelidir. Çevre kirliliği ile ilgili bir sorun olduğunu göstermenin bir yolunun üreme ile ilgili kusurları göstermek olduğunu biliyoruz ve üreme kusurlarıyla otizm ile ilgili bozuklukların varlığı arasında bir ilişki olduğunu biliyoruz.”
Bilim adamlarının otizmi çevresel sebeplere bağlamaları ilk değildir. 2009 yılında, Hertz-Picciotto ve Kamu Sağlık Bilimleri UC Dais Bölümünden Lora Delwiche gelişimsel bozukluklarla ilgili 17 yıllık devlet verilerini analiz etmiştir.
Kaliforniya Üniversitesi’nde epidemiyoloji profesörü Irva Hertz – Picciotto şöyle demiştir. ” Kaliforniya’da otizm oranının dikkat çekici bir artışı ile ilgili çevresel faktörlerde suç arama zamanı geldi.” (2)
Çevremiz, beyin gelişimini değiştiren nörogelişimsel toksinlerle doludur. Civa, Poliklorine difenil, kurşun, bromlu alev geciktiriciler ve böcek ilaçları pek çok örnekten bir kaçıdır. Tabi Insektisit ve herbisitleri unutmamak gerekir.
New England Tıp Dergisi‘ nde yayınlanan başka bir yeni çalışmada, başka sebeplerle ölen otistik çocuk beyinleriyle normal çocuk beyinlerinin otopsisini karşılaştırmıştır. Otistik beyinde normal katmanlı beyin korteksini bozan anormal düzensiz nöron parçalarının olduğu gözlemlenmiştir. Çalışma, bu anormalliklerin özellikle hamileliğin 19. ile 30. Haftaları arasında ana gelişim süreci sırasında uteroda meydana geldiğini belirtmektedir. Yani, sadece toksinler değil, toksine maruz kalınan dönem de oldukça önemlidir. (3)
Sadece ABD’de, otizm oranları 1981’de 1:10,000 iken 2014 yılında 1:68 ‘e yükselmiştir. Yine, birçok araştırma çevremizde bulunan toksinlerin yaygınlığını durumun suçlusu olarak işaret etmekte olup toksinler hayatımızın her yerinde mevcut durumdadır. Otizmin tek bir sebebinin olmadığı konusunda şüphemiz yok fakat günlük hayatımızı nasıl sürdürmeyi seçtiğimizle beraber birçok faktör etkili olmaktadır.
O zaman, otizm ve diğer nörogelişimsel bozukluklar ile bağlantılı olabilecek bu toksinlerin bazılarına bir göz atalım:
İlk değinmek istediğim faktör Avrupa’da otizm oranlarının son on yılda oldukça sabit kalmış olmasıdır. Bu durum, Avustralya, Japonya ve Avrupa Birliği ülkeleri dahil olmak üzere tüm dünyada 60′ tan fazla ülkede, GDO’ lu ürünler ve böcek ilaçlarına ciddi engellemeler ve bazı ülkelerde tamamen satış yasağı olduğu gerçeği ile örtüşmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde, devlet kurumları pestisitleri, çok fazla sağlık sorunlarına sebep olduğu gerçeğini görmezden gelerek, büyük oranda onaylamıştır. Kısa bir süre önce, Çevre Koruma Ajansı (EPA) geçtiğimiz günlerde gıda bitkileri, yemeklik yağlar ve hayvansal yemde kullanılan ve “Roundup” olarak bilinen Monsanto’nun glifozatın (
burada bu konuda daha fazla bilgi bulabilirsiniz), izin verilen konsantrasyon oranları ile ilgili bilgilendirme yaptı. Kesin olarak bilmesek de, en azından Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) ‘da büyük bir artış ve kimyasallar (pestisit ve herbisit) büyük miktarda bu ürünlerde kullanıldığı gerçeği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu pestisitler çok sayıda rahatsızlık ile bağlantılıdır.
Bir grup bilim adamı, Tüketici Korunması Federal Ofisi ile birlikte varolan verileri gözden geçirdiklerinde, Avrupa düzenleyicilerinin, Monsanto glifosatının doğum malformasyonlarına sebep olduğunu 2002’ den beri nasıl gördüklerini gözlemlediler. Düzenleyiciler, glifosat güvenliği konusunda kamuoyunu yanılttılar ve Almaya’ da Tüketici Koruma ve Gıda Güvenirliği Federal Ofisi Avrupa komisyonuna glifosatın doğum problemlerine sebep olduğuna dair veri bulunmadığını bildirdi.
Bu çalışma, sürdürülebilir gıda üretimini geliştirmek için açık kaynak işbirliğini kullanan Toprak Açık Kaynakları (Earth Open Source) organizasyonu tarafından yayınlandı. Rapor, İngiltere King College London School Tıbbi ve Moleküler Genetik Bölümü’ nden, Gen İfadesi ve Terapi Grubu başkanı Dr. M. Antoniou tarafından yönetildi. Dr. Antoniou’ ya benzer bir kariyer geçmişi olan 6 diğer doktor katıldı. Rapor glifosat ve Roundup herbisit formülasyonlarının yarattığı ciddi sağlık tehlikelerini belgeleyen bilimsel literatürde kapsamlı bir inceleme sunuyor.
Burada belgenin tamamını okuyabilirsiniz.
“İncelediğimiz kanıtlar bizi glifozat ve Roundup onaylarının gerçekten kusurlu ve güvenilmez olduğu sonucuna götürmektedir. Bu araştırmada, sanayi çalışmaları ve glifozatın onaylanmasını sağlayan düzenleyici belgeleri inceledik. Sanayi ve endüstri düzenleyicilerinin glifozatın malformasyona sebep olduğunu 1980’ li ve 1990’lı yıllardan beri bildikleri bir gerçektir – Ama bu bilgiler halka hiçbir zaman duyurulmadı. Biz, AB düzenleyicilerinin, AB Komisyonunun nihai inceleme raporunda sektörün kendi çalışmalarında glifozatın embriyoda malformasyon yaratma etkisi ile ilgili (teratojenite) bulgularını nasıl minimize ederek sonuçlandırdıklarını gösterdik.
İşte Glifozatın anormalliklere neden olabileceğini gösteren başka
çalışma . Amerikan Kimya Derneği tarafından 2010 yılında yayınlanan araştırma Buenos Aires’teki Arjantin Üniversitesi’nde gerçekleştirildi.
“Omurgalı embriyolarında erken morfolojileri mekanizmaları üzerine glifozatın doğrudan etkileri tarım alanlarında glifozata maruz kalan toplumların çocuklarındaki klinik bulgular ile ilgili endişeleri arttırmaktadır.
Başka bir çalışmada glifosat toksisitesi kritik enzimlerin bastırılmasına nasıl yol açtığını ve sonuç olarak kalp hastalığı, Alzheimer, Parkinson, otizm ve diğer hastılıkların nasıl Batı diyetine bağlantlı olduğunu özetliyor. (4)
Glifosat, kanser ve diğer çeşitli sağlık sorunları ile de bağlantılıdır. Bunu belgeleyen çok sayıda araştırma mevcuttur ve
buradan daha fazla bilgiye ulaşabilirsiniz.
Bir embriyo, fetüs veya bebeğin beyninin pestisitler gibi kimyasallara maruz kalması sonucunda, önemli ve kalıcı hasar alma riskinin olması bir sır değildir. Kısa bir süre önce, Journal of Reproductive Toksikoloji dergisinde yayınlanan bir çalışmada maternal, fetal ve gebe olmayan kadınların kanında genetiği değiştirilmiş gıdalar ile ilgili pestisit varlığını başarılı bir şekilde belirlemiştir. Aynı zamanda, Monsanto’nun Bt toksininin varlığını bulmuşlar ve gelişiminin kritik aşamalarında toksin maruziyeti hakkında uyarıda bulunmuşlardır.(5)
Çalışma, pestisitler dışında, Monsanto’nun Bt toksinlerinin de açıkça saptanabildiğini ve plasentadan fetüse geçtiği sonucuna varmıştır. Bazı çalışmalar da Monsanto’nun Bt toksininin Round-up ile birlikte kanser, böbrek hücrelerinde zarar, ve daha bir çok problemle bağlantısı olduğunu göstermiştir.
GDO konusunda tüketim için %100 güvenli olduğunu söyleyebilmek için çok daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğunu bir çok araştırma belirtmiştir.
“Çevresel kirliliğin potansiyel toksisitesi ve fetusun kırılganlığı göz önüne alındığında, özellikle plasental transfer yaklaşımı kullanılarak yapılan daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır. Bu mevcut sonuçlar, kadınlarda beslenme, toksikoloji ve üreme ile ilgili gelecekte yeni yapılacak araştırma alanlarında temel veriler sağlayacaktır. Günümüzde, çevresel kimyasallar ile ilişkili obstetrik-jinekolojik bozukluklar bilinmemektedir. Bu sebeple, insanlarda genetiği değiştirilmiş gıdaların gerçek konsantrasyonu bilinerek bu alandaki araştırmaların ilerlemesi çok önem oluşturmaktadır. “(5)
“Güvenli” olarak belirtilen pestitislere devamlı maruz kalan annelerin çocuklarında düşük zeka, yapısal beyin anormallikleri, davranış bozukluklar, tehlikeli motor becerileri, yüksek oranda beyin kanseri ve küçük baş boyutu olma olasılığı görülmüştür. (6) (7) (8) (9) (10) (11) (12) (13) (14) (15)
2013 yılının sonlarında, Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi neonicotinamides gibi pestisitlerin (milyonlarca arının ölümüyle ilgilisi olduğu bilinen bir pestisit çeşidi – daha fazla bilgi için
burayı okuyun) doğmamış bebeklerde nöronlar ve beyin yapılarının gelişimini negatif etkileyebileceğini belirtmiştir. (16).
Bunlar büyük ölçüde Bayer ilaç tarafından üretilmektedir.
2007 yılında dünyanın önde gelen pediatrist, toksikoloji, çevre bilim adamları ve epidemiyolojistleri ile düzenlenen bir kongrede şöyle denmiştir: “Birçok çevresel kirliliğe her alanda maruz kalmadığımız göz önüne alındığında, zarar görmeyi önlemek için yeni çabalara ihtiyaç vardır. Böyle bir önleme bireysel tehlikelerle ilgili detaylı delil beklenmesiyle olmamalıdır. Kimyasal toksinlere maruz kalma, çocukluk döneminde hastalık ve sakatlıklara duyarlılığı arttırabilir ve tüm insan yaşamını etkileyebilir.”(17)
Konferansda bulunan (yukarıdaki alıntının yapıldığı konferans) bilim adamları fetüs veya yenidoğan gelişiminin kritik aşamalarında kimyasallara maruz kalmanın diyabet, kanser, tiroid hasarları gibi problemlerin oluşma şanslarını arttırdığını vurguladı.
“Kimyasal kirlilik çocuklar için ciddi bir tehdit olduğu gibi, insan hayatının devamı için de büyük bir tehlike oluşturmaktadır.” (18) – Avrupa Doktorlar Daimi Komitesi.
Yalnız Amerikalıların yaklaşık 100.000 endüstriyel kimyasala maruz kaldığını biliyor muydunuz? Bu bebekler söz konusu olduğunda, tüm hamile kadınlar tam anlamıyla tehlikeli kimyasallar ile doldurulmuş bulunmaktadır. 163 kimyasal üzerine yapılan bir çalışmada hamile kadınların yüzde 99’unda, en az 43 farklı kimyasal için pozitif test sonucu elde edilmiştir.19)
Hatta Avrupa’da insanların idrarında bulunan glifozatın yüksek konsantrasyonda olduğu görülmüştür.
Burada bu konuda daha fazla bilgi edinebilirsiniz. ABD Jeolojik Araştırmalar tarafından yapılan yeni bir çalışmada, “Mississippi Havası ve Yağmurunda bulunan Pestisitler: 1995 ve 2007 yılları arasında bir karşılaştırma” Roundup herbisit (yani glifosat) ve onun toksitlenmesiyle oluşan AMPA havada 75% üzerinde bulunduğunu ortaya koymaktadır ve test edilen yağmur örnekleri 2007 yılında Mississippi’ den alınmıştır. Konu ile ilgili daha fazla bilgi için
Burayı okuyunuz.
Yukarıda açıklandığı gibi toksinler özellikle fetus ve yenidoğan dönemlerinde maruz kalındığında son derece zararlı olma potansiyeline sahiptir, Peki, bunlar dışında çocukluk döneminde çevresel toksinler haricinde nelere maruz kalınır? Bunlar genellikle aşılarda bulunan toksinlerdir.
Açıkça ifade etmek gerekir ki, artık günümüzde her gün daha fazla araştırmacı (belirtildiği ve bu yazıda defalarca gösterildiği gibi) gelişimin kritik aşamalarında toksinlere maruz kalmanın otizmde rol oynayabileceği gerçeğini düşünüyor. Aşı / otizm tartışmaları devam etmekte, ama aşıyı savunanların edişelenmek için hiçbir sebebin olmadığını söylemesi oldukça tuhaftır. Bir şeyin henüz bulunamamış olması, endişe etmek için sıfır neden olduğu anlamına gelmez. O zaman, her iki tarafta da bakalım.
2013 yılı Mart ayında yayınlanan bir çalışmada “Aşılardaki Antikor-Uyarıcı Proteinlere ve polisakkaritlere (antijenlere) maruz kalmada artışın Otizm Riski ile bağlantılı olmadığı” belirtildi. Bu çalışmayı
burada bulabilirsiniz.
Öte yandan, Translational Nörodejenerasyon dergisinde yayınlanan bir çalışmada çocuklukta yüksek organik-Hg timerosala maruz kalma ve ASD tanısı riski arasında bir ilişkiyi destekleyen epidemiyolojik kanıtlar sağladı.
Burada çalışmaya bir göz atabilirsiniz.
Liste uzayıp gidiyor ve en son söz, aşılar toksinlerle dolu ve bunlar kadınların hamilelik dönemleri dahil, çok önemli gelişimsel kritik aşamalarında uygulanıyor. Bu çalışma, doğumdan itibaren aşılarla bombardıman edilen bebeklerde bulunan toksinlerin incelenmesinin önemine değiniyor. Aşı ve otizm hakkında daha fazla CE makaleleri için
BURAYA tıklayın.
Bu veriler, aşı üreten firmalar ve sağlık otoritelerinin bağışıklık korumak amacıyla yapılan aşılar ile ilişkili tehlikeleri örtbas etmesini (ailelerden gizlenmesini) engellemiyor. British Columbia Üniversitesi, Oftalmoloji ve Görsel Bilimleri Bölümü Sinir Dinamikleri Araştırma Grubundan, Lucija Tomljenoviç, PhD, elde edilen belgeler ile aşı üreticileri, ilaç firmaları ve sağlık makamlarının aşı ile ilişkili tehlikeleri bildiklerini ancak halktan saklamayı tercih ettiklerini ortaya koymaktadır. (20)
Günün sonunda, her zaman bir seçim var ve bu karar korkuya dayalı olarak verilmemelidir. Bulunduğunuz ortamı, zararlı çevresel pestisit ve toksinlerden arındırmak daha sağlıklı bir çevreye katkıda bulunmaktır. Kendi kişisel deneyim, neredeyse kimyasallardan tamamen arınmış bir ortamda yıllardır yaşıyor olmamdan dolayı, başka bir ortama girdiğimde hissettiğim fark çok fazla oluyor. Nasıl bu kadar duyarsızlaştırıldığımız ve günlük hayatımızda bunları nasıl fark etmediğimiz gerçekten çok şaşırtıcıdır.
Kaynaklar:
( 1 ) http://www.ploscompbiol.org/article/info%3Adoi%2F10.1371%2Fjournal.pcbi.1003518
( 2 ) http://www.scientificamerican.com/article/autism-rise-driven-by-environment/
( 3 ) http://www.nejm.org/doi/full/10.1056/NEJMoa1307491
( 4 ) http://www.mdpi.com/1099-4300/15/4/1416
( 5 ) https://www.uclm.es/Actividades/repositorio/pdf/doc_3721_4666.pdf
( 6 ) Rauh V, Arunajadai S, Horton M, Perera F, Hoepner L, Barr DB, et al. 2011. Seven-Year Neurodevelopmental Scores and Prenatal Exposure to Chlorpyrifos, a Common Agricultural Pesticide. Environ Health Perspect 119:1196-1201.
( 7 ) Bouchard M, Chevrier J, Harley K, Kogut K, Vedar M, Calderon N, Trujillo C, Johnson C, Bradman A, Barr D, Eskenazi B. Prenatal Exposure to Organophosphate Pesticides and IQ in 7-Year Old Children. Environmental Health Perspectives, 2011; DOI: 10.1289/ehp.1003185
( 8 ) Engel S, et al. Prenatal Exposure to Organophosphates, Paraoxonase 1, and Cognitive Development in Childhood. Environmental Health Perspectives, 2011; DOI: 10.1289/ehp.1003183
( 9 ) Horton M, et al. Impact of Prenatal Exposure to Piperonyl Butoxide and Permethrin on 36-Month Neurodevelopment. Pediatrics 2011; 127:3 e699-e706; doi:10.1542/peds.2010-0133
( 10 ) Horton M, Kahn L, Perera F, Barr D, Rauh V. Does the home environment and the sex of the child modify the adverse effects of prenatal exposure to chlorpyrifos on child working memory? Neurotoxicology and Teratology, 2012; DOI: 10.1016/j.ntt.2012.07.004
( 11 ) Rauh V, et al. Brain anomalies in children exposed prenatally to a common organophosphate pesticide. PNAS 2012 109 (20) 7871-7876; published ahead of print April 30, 2012, doi:10.1073/pnas.1203396109
( 12 ) Oulhote Y, Bouchard M, Urinary Metabolites of Organophosphate and Pyrethroid Pesticides and Behavioral Problems in Canadian Children Environ Health Perspect; DOI:10.1289/ehp.1306667
( 13 ) Ostrea EM, et al. 2011. Fetal exposure to propoxur and abnormal child neurodevelopment at two years of age. Neurotoxicology.
( 14 ) Greenop K, Peters S, Bailey H, et al. Exposure to pesticides and the risk of childhood brain tumors. Cancer Causes & Control. April 2013
( 15 ) Kimura-Kuroda J, Komuta Y, Kuroda Y, Hayashi M, Kawano H (2012) Nicotine-Like Effects of the Neonicotinoid Insecticides Acetamiprid and Imidacloprid on Cerebellar Neurons from Neonatal Rats. PLoS ONE 7(2): e32432. doi:10.1371/journal.pone.003243
( 16 ) http://www.efsa.europa.eu/en/press/news/131217.htm
( 17 ) http://articles.latimes.com/2007/may/25/nation/na-fetuses25
( 18 ) http://www.artac.info/fr/appel-de-paris/texte-en-six-langues/english_000082.html
( 19 ) Tracey J. Woodruff, Ami R. Zota, Jackie M. Schwartz. Environmental Chemicals in Pregnant Women in the US: NHANES 2003-2004. Environmental Health Perspectives, 2011; DOI: 10.1289/ehp.1002727 http://www.truth-out.org/news/item/23267-autism-nation-americas-chemical-brain-drain
( 20 ) http://nsnbc.me/wp-content/uploads/2013/05/BSEM-2011.pdf
Aşağıdaki linkte yayınlanan makalenin çevirisidir:
http://www.collective-evolution.com/2014/05/11/new-study-links-autism-to-toxin-exposure/
Otizm ve Toksinler
Bentonit Tedavisi Bentonit >
Otizm
Bir Cevap Yazın